Zehir.
572
post-template-default,single,single-post,postid-572,single-format-standard,bridge-core-2.1.2,qode-news-3.0,translatepress-tr_TR,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,qode-title-hidden,qode_grid_1300,side_area_uncovered_from_content,qode-content-sidebar-responsive,qode-theme-ver-19.9,qode-theme-bridge,disabled_footer_top,disabled_footer_bottom,qode_header_in_grid,wpb-js-composer js-comp-ver-6.1,vc_responsive,elementor-default,elementor-kit-219

Zehir.

Baldıran otu.

Conium maculatum.

Ağaotu da deniyor.

Büyük yapraklı ve yayvan çiçekli bir bitki.

Ağrı ve spazm giderici.

Siyatik, tetanoz, epilepsi gibi hastalıkların tedavisinde de kullanıyor.

Orta Çağ’da baldıran ile yapılan zehiri içmek bir ‘Ölüm Cezası’.

.- ‘Şifa’ ve ‘Ölüm’ bir bitkide bir araya gelir mi ?

Gelmiş.

‘Trump Amerikası’nda ötenaziyi savunanlar tarafından kurulan bir derneğe ‘Baldıran Derneği’ adı verilmiş…

Trajik komik.

Felsefeye ‘Baldıran’ otu ‘Şifa’ olamamış, ‘Zehir’ olmuş.

Fransız ressam Jacques – Louis David, 1787 yılında yaptığı meşhur ‘Sokrates’in Ölümü’ yağlı boya tablosunda Sokrates’in baldıran zehrini içmeden önceki anını ve eliyle de yukarıyı işaret ederek ölüm karşısındaki kayıtsızlığını resmeder.

Aslında elindeki kadehte baldıran zehrini tutan sokrates, – bir nevi – iksirini yani ölümsüzlüğünü de elinde tutar.

İksiridir elindeki çünkü Sokrates baldıranı içer, zehiri tadar, sonra‘ölümsüzleşir’.

Sokrates’in derdi bambaşkadır.

Polonya asıllı ingiliz Sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman, Fransız El Pais röportajında ‘Ölüm’ ve ‘Ölümlü Olmak’ üzerine geldiğimiz noktayı şöyle tanımlıyor;

 ”Ölümlü olmak, her şeyi değiştirebileceği ve kendine uyarlayabileceği inancıyla beslenen insanoğlunun aslında en büyük yenilgisidir.”

‘…her şeyi değiştirebileceği ve kendine uyarlayabileceği inancıyla beslenen…’

Aslında beslendikçe daha da çok acıkıyor insanoğlu.

Sosyal medyadaki doyumsuzluğu da bundan.

Takipçi sayılarının sanki ‘Şöhret’ kapılarını araladığı, yaşamın sona ermesinin ise nerdeyse ‘ortadan kaybolmak’ eş değer olduğu bir ortam.

.- Lafügüzaf.

Dizginler elindeymiş gibi…

Dilersen arkadaş ekle, dilersen sil.

‘…her şeyi değiştirebileceği ve kendine uyarlayabileceği inancıyla beslenen insanoğlunun en büyük yenilgisi…’

Hmmm.

Ama bazı şeyleri değiştiremiyorsun.

Yıllar önce keybettiğin bir arkadaşının sosyal medya hesabından ‘Doğum Günü’ uyarısı geliyor.

Zaman içinde kül gibi yok olup gideceğine, meğer içten içe yanan bir kor gibi hatırasının durduğunu fark ediyorsun.

Acı mı ?

Acı değil.

Garip.

Sosyal medya hesaplarına göre kendisi yaşıyor.

İster istemez herkesin aklından geçmiştir. Benim geçti.

Ölümden sonra sosyal medya hesaplarına ne oluyor ?

Çoğu platformun farklı uygulaması var. Mirasçı bir hesap atanmışsa iş kolay. Yaşayan bir kullanıcının hesabından farklı bir durum olmuyor çoğunda…Yani hiçbir yorum veya gönderi silinmiyor. Müdahale edilmeyince öyle kalıyor.

Gizlilik ayarları da değiştirilmiyor .

Esasen zamanla donuyor.

Roman Mazurenko.

Genç bir girişimci. Arkadaşları arasında çok seviliyor.

Moskova’da trajik bir trafik kazasında hayatını kaybediyor.

Kız arkadaşı Eugenia Kuyda bu kaybın üstesinden gelemiyor.

Unutamıyor yani.

Eugenia Kuyda yapay zeka uzmanı.

Kuyda, Roman Mazurenko’nun ölümünün üzerinden üç ay geçtikten sonra özlemine dayanamıyor.

En basit anlamıyla yaşadığı bu. 

Roman ile tekrar konuşmak istiyor.

Ona tekrar yazmak ve ondan cevap almak istiyor.

Gelişmiş bir chat bot tasarlıyor. Roman gibi düşünen, cevap veren.

Roman Muzurenko’nun kişiliğini ürkütücü bir ciddiyetle taklit eden dijital bir kimlik üretiyor.

Sosyal medyayı neredeyse hiç kullanmadığı için, ona ve arkadaşlarına Roman Mazurenko’nun yıllar boyunca gönderdiği binlerce mesajların, ailesiyle ve iş arkadaşlarıyla paylaştığı maillerin, ondan geriye kalan dijital varlıkların oluşturduğu, kişiliğini ürkütücü bir doğrulukla taklit eden dijital bir avatar…

Düşünsenize, Kuyda mesaj atıyor, Roman cevap veriyor. 

Black Mirror’ın 2013 yılında yayınlanan “Be Right Back” bölümünde Martha nişanlısı Ash ile konuşması gibi…

2014 yılı yapımı ‘Her’ filmindeki Theodore’un, sanal bir varlık olan ve sadece bir sesten ibaret aşkı Samantha ile konuşması gibi…

Birçok insan kaybettiklerini bu yöntemle ile tekrar canlandırmak için Eugenia Kuyda ile bağlantıya geçiyor.

İnsanlar kaybettikleriyle mesajlaşabiliyor, konuşabiliyor artık.

İş farklı boyutlara geçiyor yani.

Eugenia Kuyda’nın artık Replika adı altında bir uygulaması var.

Düşüncelerinizi, hislerinizi, inançlarınızı, deneyimlerinizi, anılarınızı, hayallerinizi – “özel algısal dünyanızı” paylaşabileceğiniz bir platform.

Sizi kopyalıyor. 

Hepimiz yaptığımız en kötü şeyden daha iyiyizdir.

Şeytan’ın da bir soyu ve bir dili vardır.

Baldıran otu gibi bazı insanların dili kimine ‘Şifa’, kimine ‘Zehir’dir.

Gidenler iki dakika daha benimle konuşsun diye algoritmalarda buluşulur.

Rüyalara sığınılır.

 Son soru aslında şudur.

.- Sen gittikten sonra uğruna bir chatbot bile tasarlanır mı be güzelim ?