Yük.
735
post-template-default,single,single-post,postid-735,single-format-standard,bridge-core-2.1.2,qode-news-3.0,translatepress-tr_TR,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,qode-title-hidden,qode_grid_1300,side_area_uncovered_from_content,qode-content-sidebar-responsive,qode-theme-ver-19.9,qode-theme-bridge,disabled_footer_top,disabled_footer_bottom,qode_header_in_grid,wpb-js-composer js-comp-ver-6.1,vc_responsive,elementor-default,elementor-kit-219

Yük.

Bukalemun.

Sürüngenler sınıfının Chamaeleonidae familyasından.

Belli etmek istedikleri duygulara göre renk değiştirebilen, omurgalı hayvanlar olarak anılıyorlar.

.- İnsan sürümü ise ‘omurgasız’.

Bukalemun, arapça “būqalamūn”den geliyor.

‘Bū – qalamūn’

‘Bū’  etimolojik olarak arapçada hayvan isimlerinin önünde görüyoruz. 

‘Galamūn’ ise arapçada “yutan” anlamında kullanılıyor.

Bu bilgiyi kenara koyalım.

Bağlayacağız.

Kimse başka bir kişiyi mülkiyetine geçirdiğini veya kişiyi kendi malı gibi gördüğünü açık ifade etmez.

.- Mülkiyetine geçirmek. Malı gibi görmek.?

Sessiz bir akit imzalanır.

.- Hişşşşt. Sus. Kimse duymasın.

Kötülük gerçektir.

‘Şer Odağı’ gibi ilkel bir hayal ürünü değildir.

Gerçektir.

Daha katı ve sinsi bir davranışı içine çeker.

İyiliğin mevcudiyetine karşı durur, içini kemirir.

Varlığını sevgisizliğin bir tezahürü olarak gerçekleştirir.

Kendi iradesini açık veya gizli olarak kabul ettirmeye çalışır.

Toparlayalım.

‘Galamūn’.

Evrendeki en köklü canlılardan biri ;

‘Bū – qalamūn’

Bukalemun.

’Yutan’.

Başka bir sözcüğün kökenine inelim.

Yabancı bir sözcüğün.

Conscious

Bilinçli.  

İle – Birlikte’ anlamında kullanılan ‘Con’ ön eki ve ‘Bilmek’ anlamına gelen ‘Scire’ latince sözcüklerinden türetilmiş.

Conscious.

Aslında ‘birlikte bilmek’.

 Ne demek birlikte bilmek ?

Amerikalı psikolog Dr. Scott Peck; ‘Bilincin gelişimi, zihnimizde bir bilginin farkındalığının bilinçaltı ile birlikte gelişimidir.’ diyor.

Hmmm.

Ağır cümle.

Bildiğinin farkında olmak, öne çıkarmak, ortaya koymak, yapmak, göstermek.

‘Farkındalık’ bu nokta da başlıyor.

Yaşadığın deneyimin bilincinde olma ve onu kabul etme, kendi duygu ve düşüncelerine karşı iç görü kazanma.

Örtük bilginin kimseye faydası yok.

Kötü insanlar da kendi durumlarının farkındalığına karşı direnç gösteriyorlar.

Hmmm.

Farkında olduğunun farkına varınca rahatsız oluyor anlayacağınız.

Kenara yazalım.

Hacı Bektaş VeliMevlânâ Celâleddîn-i Rûmî gibi Anadolu doğumlu değildir.

Ama Anadolu’ya aittirler.

Hacı Bektaş Veli, sadece şekilden ibaret derviş kılıklı riyakarlardan şikayetçidir.

Düşüncesinin temelinde değerlerden habersiz olan bir insanın şekle ve şemale yöneldiğini vurgular.

Yer yer söylemleri serttir.

              Şu nesne en boş olandır.

              Güneşe karşı yanan ışık.

              Görmeyen göz karşı güzel yüz

Tok olana yemek

Ahmak olana doğru söz.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, hikmet dolu sözleriyle yirmi altı bin beyitten oluşan Mesnevi kitabıyla birlikte 750 yıl ( yazıyla yediyüzelliyıl ) ayakta kalmıştır,

Sanılanın aksine Mevlana’nın hoşgörü anlayışının açılımı da tolerans değildir.

‘Er kişinin hakikat yolunda ilk bineği akıldır.’ der.

Aklı; deneyim ve farkındalıkla hep yoğurur.

‘Hamdım, Piştim, Yandım.’

Bu üç sözcük hayatını özetler.

Mevlana, örtük bilgiye de farkındalığa da yüzyıllar öncesinden dem vurur.

Hissettirmeyen bilgi aslında sadece bir yüktür.  

Bitirelim.