Sessizlik.
745
post-template-default,single,single-post,postid-745,single-format-standard,bridge-core-2.1.2,qode-news-3.0,translatepress-tr_TR,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,qode-title-hidden,qode_grid_1300,side_area_uncovered_from_content,qode-content-sidebar-responsive,qode-theme-ver-19.9,qode-theme-bridge,disabled_footer_top,disabled_footer_bottom,qode_header_in_grid,wpb-js-composer js-comp-ver-6.1,vc_responsive,elementor-default,elementor-kit-219

Sessizlik.

Sessizlik.

Günümüzde neredeyse soyu tükenmiş bir durum.

Kaçamıyoruz.

Kaçsan zihin susmuyor.

Hatta şu soru dünyanın en zor sorusu haline geldi: Yapmakta olduğunuzu bırakıp, ‘şu anda ve burada’ hissedebilir misiniz?

Başka bir açıdan bakalım.

Erling Kagge.

Norveçli kaşif, yayıncı, hukukçu ve yazar.

Erling, sessizliğin gücünü araştırmak için Kuzey ve Güney kutupları ile Everest Dağı’nın zirvesine kadar gitmiş.

‘Antarktika şimdiye kadar bulunduğum en sessiz yer’ diyor.

Antartika bir su çölü.

Erling, ‘Sessizlik içindeyken parçası olduğum bu dünyaya ve çevreme daha dikkat gösterir hale geldim.’ diye ekliyor.

Duşta ayakta durmak.

Yanan bir şömineye veya denize bakmak.

Sahilde yürümek.

Düşünmek.

Farkındalık.

Sessizlik.

Bazen de tercih sebebi.

Kasıtlı,  amaçlı, aktif ve bilinçli olarak sergilenebilir.

Kendine dönme isteğinden.

Kemikleşmiş görgü kurallarının baskısı yüzünden.

Çekinme.

Mahcubiyet.

Ya sorun çıkarsa? Ya tepki alırsam? düşünceleri yüzünden.

Sessizlik bir iletişimsizlik durumu olarak görülse de, iletişimsizliğin her şekli de sessizliği temsil etmiyor.

Çift yönlü özelliğe sahip bir davranış.

İki ucu paralel evren yani. 

İletişim, gördüğünüz gibi kastettiğinizi sadece dile getirmek kadar basit bir konu da değil.

Kurumların içine sızdı mı, sessizliğin nedeni olabilecek kavramlar sivrileşiyor.

Sessizliğin zengin bir tarihçesi de var.

Sherlock Holmes hikayelerine bile konu olmuş. Hatta o hikayeden fırlamış, deyim haline bile dönüşmüş:

‘Havlamayan Köpek’ (The dog that didn’t bark)

Sherlock Holmes, Sir Arthur Conan Doyle‘un en popüler öykülerinden biri olan ‘Gümüş Alev’de, kayıp yarış atı ve öldürülen antrenör vakasını çözerken gece bekçi köpeğinin hiç havlamadığını tespit eder. Olayı çözer. Suçlu bekçi köpeği tarafından iyi bilinen birisidir. Sessizliğinin nedenidir.

Bir iletişimin yokluğu, varlığı kadar bilgilendirici olabilir.

Öte yandan sessizlik; iyi kullanılmaz ise bambaşka problemlere yol açabilir.

Böceklere uzanalım.

Tespih böceği.

Suda ya da karada yaşayabiliyor.

Yedi çift bacağı var.

Kabuklu.

Karides, yengeç ve krillerle akraba. 

Adını, dokunduğunuzda savunma amaçlı olarak, bir tespih tanesine dönüşebilmesinden alıyor.  

Binlerce çeşidi var.

Bağlayalım.

İnsanoğlu konuşmak üzerine tasarlanmış.

Hiç durmadan konuşmak yerine ne zaman konuşacağınızı ve ne zaman susacağınızı bilmek önemli bir yetkinlik.

 -. Değil mi ya?

Ama bir konuşma eylemi, konuşanın amacı ve dinleyenin çıkarımlarının toplamı ise eğer, tespih böceği gibi kapanmak gibi bir şansımız da yok.

Çünkü, algı ve sessizlik arasında da çok incede bir bağ var.

Doğru ve akıllı bir iletişim kurmazsanız, başkaları sizin adınıza ve sizin için düşünmeye başlıyor.

Yüzde yüz yanlış konumlandırıyor.

İletişim ne kadar etkili, düzenli ve açık olursa aynı oranda başarı sağlanıyor.

Öte yandan dengeli bir sessizliğin kazanımları çok…

-. Kafa mı karıştı?

Sadeleşelim.

Toparlayalım.

Merak insanın özünde yer alan en güçlü duygusal enerjilerden biri.

Öğrenmek de, insanı anlamak da merak ile başlıyor.

Yanlış soruların doğru cevapları olmadığı için, doğru soruları sormak gerekiyor.

Çünkü bir tespih böceği doğru sorularla ancak açılabiliyor.

Düşünmeden, yıkıcı, olumsuz bir niyetle çıkan sorular karşınızdaki kişide arzu etmediğiniz etkilere yol açabiliyor.

Kökünde, sorduğunuz soruda cevaba odaklanmak bir gölgeyi takibe benziyor.

Son olmadığı gibi, ucunda uçurum olan şöyle bir tuzak var.

Yanlış soruların doğru cevapları da olmuyor.

Sonrasında, çevrenizdeki tespihleri saymaya başlıyorsunuz.

Bitti.

Susalım.