Hiç kimse bir ada değildir.
Resillience
Dayanıklılık
494
post-template-default,single,single-post,postid-494,single-format-standard,bridge-core-2.1.2,qode-news-3.0,translatepress-tr_TR,ajax_fade,page_not_loaded,,vertical_menu_enabled,qode-title-hidden,qode_grid_1300,side_area_uncovered_from_content,qode-content-sidebar-responsive,qode-theme-ver-19.9,qode-theme-bridge,disabled_footer_top,disabled_footer_bottom,qode_header_in_grid,wpb-js-composer js-comp-ver-6.1,vc_responsive,elementor-default,elementor-kit-219

Hiç kimse bir ada değildir.

17. yüzyıl şairi ve metafizik şiirinin kurucusu John Donne ‘Ansızın Ortaya Çıkan Durumlar Üzerine Dualar’ risalesinde şöyle der :

‘Hiç kimse bir ada değildir, tamamen kendi başına değildir; her insan kıtanın bir parçası, bütünün bir parçasıdır. Denizin bir toprak parçasını, bir kara burnunu alıp götürmesiyle toprağın küçülmesi; dostuna ya da sana ait bir malikânenin elden çıkması gibidir. Herhangi bir insanın ölümü beni azaltır, çünkü insanlıkla iç içeyim; bu bakımdan çan çalındığında kimin öldüğünü sorma hiç; belki senin için çalıyordur.’

Şairin ünlü dizelerini, ( ‘Never send to know for whom the bells tolls; it tolls for thee’) İstanbul Rumeli Hisarı’nda hapiste olan bir arkadaşına adadığı söylenir.

Hapiste olan arkadaşının kulaklarını uzaktan gelen çan sesleri tırmaladıkça, ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor?’, ‘Kim Öldü ?’ soruları yerini derin bir kaygıya bırakır.

Ernest Hemingway’in, 1940 yılında yayımlanan, ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor?’ romanı adını şair John Donne’ın bu satırlarından almıştır.

‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor?’

İş hayatının koridorlarında bu soru özellikle ‘Değişim’ dönemlerinde çok yankılanır.

Ancak, ‘Hiç kimse bir ada değildir’

Çok mu sert bir giriş oldu ?

Gözlerinizi kapayın ve beraber bir yolculuğa çıkalım.

Konak olmak.

Simbiyoz veya simbiyozis, biyolojide “Ortak Hayat” anlamında kullanılıyor.

Birden fazla canlı türünün, belirli koşullar altında bir arada yaşaması bu ‘Simbiyozis’. Hayatta kalmak için bağımlılığın esas olduğu bir durum.

‘Karşılıklılık’ ilişkisi de var, yani her iki tarafın da bu simbiyosis durumdan çıkar sağladığı bir resim söz konusu.

Parazitlik ise çok farklı…

Parazitlik (parasitism) parazit olan canlının yarar, – tabiri caiz ise – konak olan canlının zarar gördüğü ilişki tipi…

Ne acayip bir laf di mi ‘Konak Olmak’…Konaklamak…

Gözlerimizi açmayalım.

Başka bir kapıyı açalım.

Amensalizm ise başka bir ilişkiyi tarif ediyor. İlişkiye ortak olan taraflardan birinin tamamen baskılandığı ve hatta öldüğü, diğerinin ise bundan etkilenmediği veya fayda gördüğü ilişkilere verilen isim.

İlişki birini öldürüyor yani.

Zortingen.

Tanımlara bak.

Zihninizde dolaşanları görür gibiyim.

Gözlerinizi ben söyleyene kadar açmayın.

Takım Elbiseli Yılanlar

Psikolog Paul Babiak ve kriminal psikolog Robert D. Hare tarafından 2006 yılında yazılan ‘Snakes in Suits: When Psychopaths Go to Work’ kitabı türkçeye ‘Takım Elbiseli Psikopatlar’ olarak çevrilmiş.

Neden bu başlığı kullandıklarını bilmiyorum ama biraz düşününce sanki uzun versiyonu daha sert duruyor.

‘Takım Elbiseli Yılanlar: Psikopatlar İşe Giderse’

İşyerinde psikopatiyi inceleyen kitap, bu tip yöneticilerin gerçekten modern organizasyonlarda var olduğunu, kariyerlerinde ilerlerken performans değerlendirmelerinde başarılı olduklarını, yıkıcı kişilik özelliklerinin ilişki içinde oldukları çoğu insan için ise ‘Görünmez’ olduğuna dem vuruyor.

Kitap çok ilginç, tipik bir işyeri psikopatının nasıl tırmandığına ve gücünü nasıl koruduğuna dair ‘Beş Aşamalı Bir Model’ tarifliyor.

Korku filmi gibi….

Ama ‘Based On a True Story’

Giriş, değerlendirme, manipülasyon, yüzleşme ve yükseliş…

Giriş aşamasında, psikopat bir organizasyonda iş bulmak için oldukça gelişmiş sosyal becerilerini kullanıyor.

Bu aşamada, psikopatik davranışın göstergesi olan herhangi bir şeyi tespit etmek çok zor.

Hatta yeni bir çalışan olarak onun cana yakın ve iyiliksever olduğunu bile düşünebiliyorsunuz.

Değerlendirme aşamasına geldiğinizde ise bu psikopat ‘şahsı muhterem’ sizi çıkarına göre yavaştan bir tartıyor. Ya bir piyon (kolayca manipüle edebileceği) ya da bir yönetici olarak tanımlıyor.

Hatırladınız mı yukarıdaki biyolojik ilişki tariflerini?

Hmmm.

Devam edelim.

Manipülasyon evresinde geldiğimizde, kendisi hakkında olumlu bilgileri ve başkaları hakkında ise olumsuz dedikoduları yayabileceği sizin rolünüzden – mis gibi – yararlandığı bir ilişki setini artık oluşturuyor.

Bir nevi yakın ‘dost’ gibi duruyor ama ilişki kopana kadar aslında onun için bir ‘tost’ olduğunuzu anlamıyorsunuz.

Yengen Tost.

Yersen.

Yüzleşme aşamasına, ‘şahsı muhterem’ gündemini sürdürmek için hala piyon konumunda iseniz sizi hayatından çıkarıyor. Yönetici konumundaysanız sizin ile bir çıkarı olduğu için biraz daha kalabiliyorsunuz.

Son olarak, yükseliş aşamasında ‘şahsı muhterem’ artık iktidar arayışında bir psikopat olarak, sizi kenara atıyor, bir zamanlar kendisini destekleyen herkesten bir güç ve prestij ısırarak kendi pozisyonunu alıyor.

Gözlerinizi açın.

Aklınıza gelen ilk ismi söyleyin.

The End.